top of page
7.jpg

        GEÇMİŞ ETKİNLİKLER

Etkinlik videolarına sayfamız üzerinden ya da  ARA BOYUTLAR youtube adresimiz üzerinden ulaşabilirsiniz.

Tiyatronun Doğuşu


Konuşmacı: Prof. Dr. Nami Başer

7 Eylül Cumartesi
Yer: B.B. Nurol Kültür Merkezi

“MÖ 6. Yüzyılda Tiran Pisistratus döneminde başlayan tiyatro yarışmaları, günümüze kadar süre gelen bir sanatın kaynağı olarak ele alınabilir. Bu dönüşüm, Dionysos ayinlerinden yola çıkarak gerçekleştirilmiştir. Nasıl tarihsel olarak ortaya çıkmış, hangi aşamalardan geçerek Sofokles, Euripides, Eschilos, Aristofanes gibi büyük tiyatro yaratıcılarına yer vermiştir; konferansımızda bunlara yer vereceğiz.''

Nami Başer

Nami Başer, 1969 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra dönemin Fransız Cumhurbaşkanı tarafından verilen özel bir bursla Strasbourg Üniversitesi Felsefe ve Edebiyat Bölümlerine girdi. Bu yıllarda Jean-Luc Nancy’nin öğrencisi olan Başer; hocası aracılığıyla Jacques Derrida, Roland Barthes gibi dönemin ünlü düşünürleriyle de tanışma şansı buldu. Aynı üniversitede (edebiyatta Flaubert, felsefede Kant üzerine hazırladığı tezlerle) yüksek lisansını tamamladı. Doktorasını Paris’te Vincennes Üniversitesinde edebiyatta Rimbaud, felsefede de Hegel-Marx ilişkileri üzerine tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndü. Felsefe, edebiyat ve psikanaliz üzerine birçok çalışmaları yanı sıra Antonio Negri, [ean-Luc Nancy, Alain Badiou, Jacques Rancière gibi Türkiye’ye gelen filozoflara yaptığı simültane çevirileri ile de bilinen Başer, Galatasaray Üniversitesi’nden 2017 yılında emekli olduktan sonra Okan Üniversitesi Konservatuvar Tiyatro bölümüne geçti ve burada halen ‘Metinlerle Dünya Tiyatro Tarihi’ üzerine dersler vermeye devam etmektedir.

Eserleri:

Çıkarmalar, Exispress Yayınları (2020)

Lacan, Say Yayınları (2012)

Evsizlik Defterleri, Periferi Yayınları (2008)

Bazı Çevirileri:

Georges Jean, Yazı İnsanlığın Belleği (2020)

Alessandro Vezzossi, Leonardo da Vinci Evren Bilimi ve Sanatı (2023)

Pascale Gillot, Althusser ve Psikanaliz (2012)

Emmanuel Levinas, Ölüm ve Zaman (2020)

Elizabeth Roudinesco, Herkes ve Herşeye Karşı Lacan (2012)

 

Sinemada Matematik

Konuşmacı: Sevgi Çemberci

27 Nisan Cumartesi

Yer: Cinemarine

Yıldızların matematiksel sabitler gibi parıldadığı ve matematiksel denklemlerin ritmiyle uçuşa geçtiği filmlerin uçsuz bucaksız evreninde, matematik ile sinema arasında derin bağlantı var.

Filmleri digital bir olasılığa dönüştürmenin hikayesi:

Tenten’in Maceraları, Kayıp Balık Nemo, Brave, Oyuncak Hikayesi: Woody ve Buzz, Flatland: Çok Boyutlu Romantizm

Yıldızlardan galaksilere, kum tanesinden grafiksel görsellere, bilim kurgu filmlerdeki fantastik manzaralara fraktallerin dünyası

Matematik ve bilim temalı filmlerin evrensel çekiciliği:

Agora, Akıl Oyunları, Yapay Oyun, Sonsuzluk Teorisi, Pi

Sinema ve Hikaye Anlatıcılığı


Konuşmacı: Ezel Akay
29 Temmuz Cumartesi
Yer: Herodot Kültür Merkezi
“Bir topluluk var. İçlerinden biri bir hikaye anlatıyor. Toplananların özel bir amacı var mı, bir ordu mu bunlar sadece bir kalabalık mı, yoksa bir kabile mi bilmiyoruz. Ama onları bir kardeşler topluluğu gibi görüyoruz çünkü ayni hikayenin etrafında toplaşmışlar.''
Ezel Akay
Yönetmen, yapımcı, yazar ve oyuncu. Boğaziçi Üniversitesi’nde makine mühendisliğinden mezun olduktan sonra Amerika'daki Villonova Üniversitesi’nde tiyatro eğitimi gördü. Film prodüksiyonu sektörüne girmeden önce reklam metin yazarlığı, tiyatro yönetmenliği ve oyunculuğu, yapım amirliği yaptı. Aralarında birçok ünlü reklamın da bulunduğu 500’den fazla reklam filmine imza attı. Yapımcı, yönetmen, senarist ve oyuncu olarak pek çok filmi başarı getirdi.
Ödülleri
1996 - Antalya Altın Portakal Film En İyi Film Ödülü (Tabutta Rövaşata]
2006 - Adana Altın Koza Film Festivali En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo Ödülü Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?
Bazı Film ve Dizileri
Yönetmen:
Osman Sekiz (2020)
9 Kere Leyla (2022)
Bana Masal anlatma (2015)
Hacivat Karagöz neden Öldürüldü? (2015)
Neredesin Firüze? (2003)
Yapımcı:
Ademin Trenleri (2007)
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak (2002)
Tabutta Rövaşata (1997)

ARAda SİNEMA

Mustafa Uzunyılmaz ile Söyleşi

7 Nisan Cuma

Yer: CİNEMARİNE

’Karanlığın izini sürenler, güneşin batışını takip ederler.’

Sanat ve yaşam üzerine, Dün ve bugünün mizah anlayışında neler değişti? Aktör nedir? Ne değildir? Sanatta usta çırak ilişkisi üzerine. Neden bazı roller unutulmuyor?

Mustafa Uzunyılmaz, tiyatro eğitimini İstanbul Devlet Konservatuarı tiyatro bölümünde aldı. Profesyonel tiyatro yaşamına Devekuşu Kabare tiyatrosunda, sinema serüvenine ‘’Her Şeyi Güzel Olacak’’ filmiyle başladı. Nusret Baba karakteri ile sinema sevenlerinin beğenisini kazanan aktör, bir çok tv dizilerinde unutulmayan karakterler canlandırmıştır.

Rol Aldığı bazı Film ve Diziler:

Herşey Güzel Olacak, Filler ve Çimen, Metropol Kabusu, Kader, Kızkardeşim Mommo, Nokta, Zaman Makinesi 73, Mezarcı, Kader, Meryem.

Ödülleri:

En iyi yardımcı erkek oyuncu (Mezarcı) / 4. Uluslararası Antakya Altın Defne Film Festivali (2016)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Kız Kardeşim) / 16. Uluslararası Altın Koza Film Festivali (2009)

 
340147003_1348128532401084_1855407275441767591_n.jpg

THE BANSHEES OF INISHERIN

Film/Söyleşi

Konuşmacı: Sevgi Çemberci

3 Şubat Cuma

15:00-16:50 Film

17:10-18:10 Konuşma

Yer: CİNEMARİNE

Martin McDonagh'ın yazıp yönettiği film, alışılmadık bir dostluk öyküsü. Colm, yakın arkadaşı Padraic ile ilişkisini bitirmek isteyince ikisini de çıkmaza sürükleyecek olaylar zinciri başlar.

Film irdelemesi için ele alacağım başlıklar:

Felsefe paradoksal durumlarda ortaya çıkar. Bergson ve Deleuze referanslarından yola çıkarak; sinema ve felsefe ilişkisi.

Yönetmen Martin McDonagh’ın filmlerinde ve tiyatro eserlerinde işlediği ortak temalar (auteur yaklaşımı)

Yorum: ‘’Dağılan arkadaşlık İrlanda’da süren iç savaşın bir alegorisidir.’’ McDonagh'ın düşüncesinin ötesinde, film bizi insanlık durumunu tasvir eden çok katmanlı bir alana taşır.

-------------------------------------------------------------

Yapım: ABD, Birleşik Krallık, İrlanda 2022

Yönetmen: Martin McDonagh

Oyuncular: Colin Farrell, Brendan Gleeson, Kerry Condon

(Komedi dalında en iyi film, en iyi senaryo, en iyi aktör Altın Küre ödülleri; sekiz dalda Oscar adayı, on dört dalda Bafta adayı.)

 

AKLIN KEŞFİ


Konuşmacı: Prof. Dr. Ahmet ARSLAN
1 Aralık Perşembe
sa:14.00-16.30
Yer: Herodot Kültür Merkezi
‘’ Akıl, türleri: mantıksal akıl, deneysel akıl, teorik akıl, pratik akıl, produktif akıl. İnanç, türleri: makul inanç, eksik bilgiye dayalı inanç, boş inanç, iman olarak inanç.’’
Ahmet ARSLAN
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü mezuniyetinden sonra 1978 yılında doçent, 1988 yılında profesör oldu. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde kurduğu Felsefe Bölümü’nün başkanlığını ve ardından aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün başkanlığını yürüttü. Dört dil bilen Ahmet Arslan'ın İlkçağ Yunan Felsefesi ve Ortaçağ İslam Felsefesi alanlarında kitap, makaleleri ve çevirileri vardır.
Bazı eserleri:
· İbni Haldun, 2002
· Felsefe Ders Kitabı, 2004
· İlkçağ Felsefe Tarihi 1: Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi, 2006
· İlkçağ Felsefe Tarihi 2: Sofistlerden Platon'a, 2006
· İlkçağ Felsefe Tarihi 3: Aristoteles, 2007
· İlkçağ Felsefe Tarihi 4: Helenistik Dönem Felsefesi: Epikurosçular Stoacılar Septikler, 2008
· İlkçağ Felsefe Tarihi 5: Plotinos, Platonculuk ve Erken Dönem Hıristiyan Felsefesi, 20

 

 

FRANSIZ POSTASI

Film/Söyleşi

Konuşmacı: Prof. Dr. Gediz AKDENİZ

23 Kasım Çarşamba

15.00-17.00 Film

17.15-18.30 Konuşma

Yer: CİNEMARİNE

Budapeşte Oteli, Köpek Adası gibi filmlerinden tanıdığımız Wes Anderson, bu filmini şu sözlerle tanımlıyor: Fransa’nın uydurma bir şehrinde Fransız Postası isimli gazeteyi çıkaran gazetecilere yazılmış bir aşk mektubudur.

‘’ Yönetmen, filminde post-yapısal anlatı dili denemeleri yapmıştır. Sunumumda; (zamanda, sanatta, politikada ve hikayenin kendisinde ortaya çıkan) bu ironik anlatıları belirsizlik ilkesinden beslenen non-dualite felsefesiyle çözümlemeye ve kritik etmeye çalışacağım. ‘’

Gediz Akdeniz

Akademisyen. Yazar ve eleştirmen. Son yıllarda önerdiği Kaotik Farkındalık Kuramıyla (zuhur) ve tanımlandığı kaos metaforlarıyla toplumsal ve siyasi olayları incelemektedir. Bu kuram ve kaos metaforlarıyla edebiyat, sinema ve görsel sanatlardaki yeni dil arayışlarını araştırmaktadır. Ve bu yeni diller üzerine kritikler yapmaktadır. Halen Düzensiz Sistemler Çalışma Grubu kurucu başkanıdır.

Fizik profesörü olan Gediz Akdeniz’in;
Parçacık Fiziği, Kozmoloji, Kuantum Alanlar Teorisi, Non-lineer Sistemler ve Soliton Fiziği yanında Fizik Felsefesi, Tarihi ve Eğitimi konularında yayınlanmış çok sayıda uluslararası bilimsel makalesi vardır. Türk Fizik Derneği Genel Başkanlığı, Balkan Fizik Başkanlığı gibi pek çok kuruluşa başkanlık yapmıştır.

 

UTANÇ

Film/Söyleşi

Konuşmacı: Prof. Dr. Zeynep Direk

20 Ağustos Cumartesi

 15.00-17.00 Film

17.15-18.30 Konuşma

Yer: CİNEMARİNE/ Bodrum

'Acaba utanç kurtulmamız, sıyrılmamız gereken bir duygu mu yoksa içimizde özenle korumamız, sahiplenmemiz, olumlamamız gereken bir duygu mu? Hiç olmazsa bir nebze utanç herkeste olmalı mı? Bu soyutluktaki soruları yanıtlamak pek kolay değil. Kimin utancından bahsediyoruz? Hangi utançtan bahsediyoruz? Belki de utançlar arasında bir ayrım yapmak gerek. Bu düşünüme şu soruları da eklemek faydalı olabilir. Utançtan kurtulmamız gerektiğini söyleyenler bu söylediklerini nasıl gerekçelendiriyorlar? Utançtan medet umanlar neden başka duygulardan değil de bu duygudan bu kadar önemli bir beklenti içerisindeler? Bu beklentiyi zamandan ve mekandan, tarihsel ve siyasal bağlamdan bağımsız olarak mı düşünmeliyiz? Evrensel bir tavır olarak mı yoksa ekonomik ve sosyal konumlara içkin güç ilişkilerini göz önüne alarak mı anlamalıyız utanca sarılmayı? ''

''Coetzee’nin Utanç’ında utanç duygusuyla ilişkilendirebileceğimiz iki temel olay vardır. Proseför Lurie’nin çalıştığı üniversitedeki pozisyonunu kullanarak bir kız öğrencisini baştan çıkarıp cinsel olarak istismar etmesi ve kızın ailesinin okul yönetimine şikayet etmesi sonucunda işini kaybetmesi ilk olaydır. Lurie’nin akademik hayatı bittikten sonra kızı Lucy’i ziyaret etmek için onun çiftliğinin bulunduğu kırsal bölgeye gitmesi ve bu ziyaret esnasında kızının o civarda yaşayan birkaç siyah adam tarafından tecavüze uğraması ve hem Lucy’nin hem de babasının bu olayla başa çıkması  utanç bağlamında ele alacağımız ikinci olaydır. Bu iki olayı da coğrafi ve tarihsel bağlamına koymak etik ve politik bir değerlendirmenin gereğidir.'' Zeynep Direk'in Utanç başlıklı yazısından.

Zeynep DİREK

 
Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü 1990 yılında tamamlayan Zeynep Direk, aynı üniversitede 2 yıl asistan olarak görev yaptıktan sonra, yüksek lisans tezini Lousiana State University’de tamamladı. 1995-1996 yıllarını Paris’te EHESS’de Jacques Derrida’nın derslerini takip ederek doktora derecesini aldı. 1998-2014 yılları arasında Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde görev yaptı. 2010 yılında profesör olan Zeynep Direk, halen Koç Üniversitesi'nde öğretim üyesi çalışmalarına devam etmektedir.
Kitapları:
Başkalık Deneyimi ( Yapı Kredi Yayınları , 2005)
Cinsel Farkın İnşası: Felsefi Bir Problem Olarak Cinsiyet (Metis Yayınları, 2018)
Ontologies of Sex: Philosophy in Sexual Politics (Rowman and Littlefield International, 2020) Çocuk ve Allah (Epos Yayınları,2020)
Çağdaş Kıta Felsefesi Bergson’dan Derrida’ya (Fol Kitap,2021
 
 
 
 

2022

EVRENSEL BİR YANILSAMA

Niçin Olduğumuzu Sandığımız Şey Değiliz?

 

Konuşmacı: Dr. Saffet Murat Tura

26 Haziran Pazar

Yer: ZAİ Bodrum

  ''Bütünsel algı dünyamızın beyinlerimizin çalışmasıyla ortaya çıkan bir kurgudan ibaret olması kendimizle ilgi bildiğimiz, düşündüğümüz her şeyi değiştirebilecek güçte yeni bir dünya kavrayışı ortaya koyuyor. Çünkü bu durumda "ben", "kendim" dediğimiz şey de beynimizin kurguladığı kompleks bir algıdan ibaret olmalı. Peki biz neyiz o zaman? Özgür bir irademiz var mı? Yoksa beynimizin ürettiği algı dünyasının hem kompleks bir parçası hem de pasif bir izleyicisinden mi ibaretiz? Konuşmada bu gibi konuları samimi bir dille tartışmaya çalışacağım.''

Saffet Murat TURA

     1980 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olan Saffet Murat Tura, ABD'de beyin fizyolojisi alanındaki doktora çalışmasından sonra 1993 yılında İmago Psikoterapi Merkezi'ni kurdu. Psikanaliz, nöro-bilim, zihin ve bilim felsefeleri alanlarında çalışmalar yaptı ve  eserler yayınladı. Çeşitli Üniversitelerde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi.

Halen kendi psikoterapi merkezinde psikiyatrist ve yazar olarak çalışmalarını sürdürmektedir.

 

  • KİTAPLARI:

  • Zor Problem: Bilinç (Metis 2018)

  • Beynin Gölgeleri ( Metis 2016)

  • Madde ve Mana (Metis 2010)

  • Freud’dan Lacan’a Psikanaliz. (Ayrıntı Yay. 1989, Kanat Kitap 2010)

  • Histerik Bilinç (Metis 2007)

  • Günümüzde Psikoterapi (Metis 2000)

  • Şeyh ve Arzu (Metis 20)

 

ZAMAN İÇİNDE MÜZİK

 

Konuşmacı: Evin İLYASOĞLU
(28 Mayıs Cumartesi) 
 

     'Zaman İçinde Müzik'  bugünlerde hazırladığım yakında 11. baskısı çıkacak olan kitabımın adıdır. Kitabın en önemli özelliği içindeki metne koşut olarak sözü gecen dönemin ve müziğin de sunulmasıdır. Eski-Yunan’dan başlar,  bugünün post-minimalizm akımına dek uzanır.  Bu konuşmamda sizleri bir saat içinde öyle bir müzik yolculuğuna çıkartacağım ki, gözlerinizi kapatıp, eski yüzyıllara dalacaksınız: 

    Ortaçağ kiliselerinin karanlık ama ulvi seslerine; Rönesans’ın buluşlarla yüklü yaşama coşkusuna; Barok dönemin büyük Bach ile son bulan  dantel işlemelerine; Haydn-Mozart’ın inceliklerini taşıyan Klasik döneme, 19.yüzyılın Romantizmine ve grotesk operalarına; 20.yüzyıl yaklaşırken kocaman orkestraların yer aldığı Ulusçu Akıma ve Geç-Romantiklere;  Yirminci yüzyılın bir birine zıt akımlarından İzlenimcilerle; ton duygusundan uzaklaşan atonal bestecilerine; sessizliğin de ses kadar önem taşıdığı; ritmin melodinin önüne geçtiği,  bu arada folklorun önem kazandığı döneme; yeni arayışlara, özgür denemelere ve yıllardır önemini yitirmeyen minimalist akıma dek örnekler dinleyeceğiz.

Bakalım nasıl sığdıracağız zamana. Hadi başlayalım!

Evin İlyasoğlu

 

Küçük yaşlardan itibaren piyano eğitimi alan Evin İlyasoğlu, konservatuvar eğitimi gördü. Robert Koleji mezuniyeti ardından 1969-71 yıllarında ABD Michigan Devlet Üniversitesinde müzik eleştirisi ve karşılaştırmalı müzik tarihi seminerlerine katıldı. 1973-93 yılları arasında İstanbul Radyosu'nda Klasik Batı Müziği programları, 1982 ile 1992 arasında TRT kanalında müzik söyleşileri, televizyon dizileri hazırlayıp sundu.1968''den bu yana çeşitli gazetelerde ve dergilerde yazıları yer aldı. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nin öğretim görevlisi ve Cumhuriyet gazetesinin müzik yazarıdır.

 Bazı Kitapları:

  • Yirmibeş Türk Bestecisi/Twentyfive Turkish Composers (Pan Yayıncılık, 1989)

  • Müziğin Kanatlarında Söyleşiler (Pan Yayıncılık, 1992)

  • Zaman İçinde Müzik - Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık (1994-2002)

  • Çağdaş Türk Bestecileri/ Contemporary Turkish Composers, Pan Yayıncılık, 1998

  • İlhan Usmanbaş- Ölümsüz Deniz Taşlarıydı , 2 CD ekiyle, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 2000

  • Teodora'nın Düşmanları (Remzi Kitabevi, 2005)

  • Cemal Reşit Rey- Müzikten İbaret bir Dünyada Gezintiler”(Dünya Kitapları 2005)

  • Bülent Tarcan- Bir Hekimin Senfonik Öyküsü, Dünya Kitapları, 2006

  • 71 Türk Bestecisi / 71 Turkish Composers ( Pan Yayıncılık, 2007)

  • Teodora'nın Düşmanları (Yunanca çeviri-Livanis Yayınları, Atina, 2007

ARA BOYUTLAR Film Günleri

(26 Mart Cumartesi)

THE POWER OF THE DOG

Thomas Savage'ın aynı adlı romanından Jane Campion tarafından uyarlanan The Power of the Dog, 1925 yılı Montana'da geçiyor. İlk bakışta, bir çiftlikte yaşayan kökten farklı kardeşler Phil ve George'u ilgilendirir. Ancak Rose ve oğlu Peter’in gelişiyle film,  çok daha karmaşık ve beklenmedik bir bağlantıyı hedefler.  Güneşte parlayan kovboylar, açık ve geniş alanlar, ıssızlık, erkeklik ve kadınlığın keşfi, dünyanın bize koyduğu sınırlar ve biz ta ki kendimiz olana kadar rollerimizle bir sarmal içindeyiz. Bir bakıma cinsellik, insanın acı çekmesi gibidir, der yönetmen.  Köpeğin gücü, bir uyarı olarak gelip bizi yok eden tüm o derin ve kontrol edilemez dürtüleri anlatır.Ödüller: En iyi film, en iyi yönetmen dalında Bafta ödülleri sahibi, Venedik Film Festivali gümüş aslan ödülü ve 12 dalda Oscar ödüllerine adaysa: 14.00 Film Tanıtımsa:14.10-16.20 Filmsa:16.30-17.20 Film Üzerine tartışma

 

KİMLİKSİZ AİDİYET

Konuşmacı: Dr. Kubilay Hoşgör

15 Ocak Cumartesi

‘’İnsan dünyaya toplumsal bir bilinçle doğar.

Bir Ben-bilinci, Başka-Ben (yani Sen) ile karşılaştığım toplumsal birliğin içinde ortaya çıkar. Bu birlik olmadan bilinç, kendi kim-liğinin farkına varamaz.

Kollektif Kimlik bir yandan özgürleştirirken bir yandan kimliksizleştiriyor.

Gelgelelim, salt bir toplumsal varlık oluşumun ötesinde pek çok kolektif gruba aidiyetimle edindiğim kimliklerim var. Sözgelimi Güney Koreli olabilirim, Liverpool taraftarı ya da Yeşiller Partisi seçmeni olabilirim, feminist bir örgütün üyesi de olabilirim ve bireye bir bütünün parçası olma bilinciğini kazandırdığı kollektif kimliğimle özgürleşebilirim. Oysa, kolektif kimlik, tıpkı Odysseus’una kavuşmak için gündüz ördüğünü gece söken Penelope gibi, bireyi özgürleştirirken bir yandan kim-liksizleştiriyor.’’

Kimlik kaybından sorumlu gerçekten kollektifler mi?

Yine de kollektif bilinci kurtarmaya dönük bir çabaya girilebilir. Bu noktada toplumsalın yıkımından kolektif kimliğin değil, genetik bir bilinç kaybının sorumlu olduğunu varsayarak ortaya bir soru atıyorum.’’

Kubilay Hoşgör

MSKÜ Felsefe Bölümü öğretim üyesi. Çalışma alanları: Metafizik, dil, zihin, kültür ve tarih felsefeleri

 

                      2021

TEKNOLOJİNİN EVRİMİ

Yapay Zeka ve İnsan

Konuşmacı: Dr. Cengiz Taşçı

18 Aralık Cumartesi 

''Önceleri insana günlük yaşamında küçük kolaylıklar sağlayan ve şans getiren bir sabiydi teknoloji, ancak şeytan filmlerindeki o acayip çocuk gibi hızla büyüdü. Şimdilerde insanlık kendi zekasına benzer şekilde her şeyin farkında bir robot yaratmak için seferber olmuş görünüyor.

İnsanın, ölümsüzlüğe direnme, doğa güçlerini kontrol altına alma ve daha iyi bir yaşam kurma çabası tekniğin gelişmesi için mükemmel bir vasat oluşturdu. İnsanın zekası, hayal gücü ve hırslarıyla beslenen teknoloji, bir yandan insana doğa ve diğer insanlar karşısında üstünlük sağlarken, bir yandan da büyük bir ilgi odağı olmayı başardı. Artık teknoloji kendi ihtiyaçlarını dayatıyor. İnsan odaklı değil de teknoloji odaklı olarak bakarsak, ‘çağ’ olarak tanımladığımız aşamaların aslında teknolojinin gelişim evreleri olduğunu görürüz. Teknolojinin insana kattığı olumlu ve olumsuz nitelikler tartışma konusudur, ancak insanın teknolojiyi getirdiği nokta tartışmasızdır. Bu yönüyle teknolojinin konakçısı insandır diyebiliriz. Belki de insan nesli, akıllı bir yapay zeka yaratmak için bir ara formdur.''

Dr. Cengiz Taşçı

İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim üyesi, Medical Park Hastanesi'nde Nükleer tıp alanında doktor, ''İnsanın Sonu mu?'' kitabının yazarı.

BAŞLANGIÇ

Prof. Dr. Nebil REYHANİ

12 Aralık Pazar

   ''Başlangıç iki bakımdan önemli bir felsefi sorun olarak karşımıza çıkıyor: birincisi tarihsel, ikincisi ise sistematik bağlamda. Bilim ilk nerede başladı? Matematiği ilk kim icat etti? İnsanlar toplumsal hayata ilk nasıl geçti? Ahlak nasıl icat edildi? İlk dil insanın evrimsel sürecinde ne zaman nasıl ortaya çıktı?

Tarihsel kökene ilişkin bu sorulara doyurucu bir yanıt bulmanın önünde hepsine ortak bir takım ilkesel güçlükler var. “X ne zaman başladı?” sorusuna vereceğimiz yanıt ne olursa olsun, bununla X’in olduğu bir dönemi X’in henüz hiç var olmadığı bir dönemden ayırıyoruz demektir. Fakat X’i bu tarihten daha önceki bir döneme geri götüremeyeceksek, bu bizi “X gökten zembille mi indi?” sorusuna muhatap bırakacaktır. Diğer yandan, eğer X’i daha eski dönemlere geri götürmek mümkünse, bu X’e başlangıç olarak koyduğumuz tarihin keyfi olduğu anlamına gelecektir. X’i daha eskiye götürmek mümkünse başlangıç olarak neden bu daha eski dönem değil de diğerini tercih ettik? Başlangıç ile ilgili ikinci türden felsefi sorun bir kuramın sistematik inşasını ve tamlığını garanti edecek olan başlangıç ilkelerini bulmakla ilgilidir. Cogito ergo sum Descartes için böyle bir başlangıç noktasıydı. Onu takip eden “sistem filozofları” aynı arayışa başka örnekler. Matematikte aksiyomatizasyon çabalarını buna paralel başka bir arayış olarak görebiliriz. Ortak sorun şu: Her şeyin kendisinden türetilebileceği, bir kez bulunduktan sonra her şeyin arkadan çorap söküğü gibi geleceği bir ilkenin var olduğunu ve böyle bir ilkeyi bulabileceğimizi neye dayanarak umabiliriz?

Son olarak hibrid, üçüncü bir gruba işaret etmek gerekir: Rousseau, örneğin, insanların daha önce içinde yaşadıkları doğal durumlarına bir “toplum sözleşmesi” ile son vermeleriyle ilk kez toplumun ortaya çıktığını iddia ederken ilk bakışta tarihsel bir iddia ortaya atıyor. Ama bu iddianın önemi, tabii ki, tarihsel bir araştırmayla doğrulanmış olmasında değil, Rousseau’nun toplum kuramına sistematik bir yapı sağlamasındadır. Başlangıç sorununa bu problemler aracılığıyla felsefi bir çerçeve çizdikten sonra daha spesifik olarak felsefenin tarihsel başlangıçları ve başlangıç ilkeleri sorununu ele alacağım.''

Nebil REYHANİ

 Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden 1992 yılında lisans derecesi aldıktan sonra öğrenimine Almanya'da devam etti. 2001 yılında Johannes Gutenberg Üniversitesinden doktora derecesi aldı.

2012 yılında U.S.A University of Pittsburgh'da bir yıl misafir araştırmacı olarak bulundu. 2002'den bu yana Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim üyesidir.

Çalışma alanları olarak ne eklemelyim? Epistomoloji, Varoluşçu Felsefe ve Zihin Felsefesi.

   

 

ARA BOYUTLAR Film Günleri

FORCE MAJEURE

(TURİST)

(27 Kasım Cumartesi)

Ruben Östlund'un yazıp yönettiği Force Majeure, doğal bir felaketle karşı karşıya kalmanın yaratabileceği ahlaki krize odaklanır. Daha ilk anlardan itibaren Östlund, bir dağ manzarasını hem ürkütücü derecede güzel hem de tehditkar hale getiriyor. Ancak bir çığ, doğrudan bir ailenin öğle yemeğinde olduğu terasa yaklaştığında, tehdit gizlenmekten daha fazlası olur. Felaketin eşiğinde Ebba, çocukları toplarken Tomas telefonunu alarak oradan uzaklaşır. Her şey o kadar ani olmuştur ki, filmin geri kalanı, bizi, en önemlisi travmatize olmuş karakterlerini olayın sonuçlarıyla başa çıkmaya çağırır. Yaşanan, felaketi olmayan bir felaket gibidir. Karakterlerinin gerçek doğaları ve durumlarını açığa çıkarırken, bir yandan da onların tradejiden arınmasını engeller. Ya da felaket, Schrödinger'in Kedisi'nin ölümü gibi, hem oluyor hem olmuyor olabilir.

Ödüller: 2014 Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış Ödülü

sa: 14.00 Film Tanıtım

Sa:14.15 Film

Sa: 16.15-17.00 Film Üzerine

Yer: Zai Bodrum

          

  2019

FELSEFE ve SİYASET


Prof.Dr. Örsan K. ÖYMEN

9 Mart 2019
 

Bu sunumda, felsefe ile siyaset arasındaki ilişki Etik (Ahlak Felsefesi) ve Siyaset Felsefesi üzerinden kurulacak, siyasetin kavramsal ve kuramsal kökenleri, Antik Yunan'dan günümüze kadar irdelenecektir. Bu bağlamda, Platon, Aristoteles, Hobbes, Locke, Rousseau ve Marx gibi filozofların kuramları özetlenecek, günümüze ve geleceğe yönelik siyasi bir çözümleme ortaya konacaktır.

Kimdir?
Prof. Dr. Örsan K. Öymen 1965 doğumlu olup lisans ve doktora derecelerini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden, yüksek lisans derecesini New York Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden almıştır. "Hume", “Tanrı Var mıdır?” adlı iki kitabı ve alanında yayınlanmış birçok ulusal ve uluslararası akademik makalesi bulunmaktadır. Felsefe’deki uzmanlık alanları Epistemoloji, Etik ve Siyaset Felsefesi’dir. 2000 yılından beri felsefe alanında öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Halen, Işık Üniversitesi’nde İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Başkanı’dır. Felsefe Sanat Bilim Derneği Kurucu Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanı, 19 yıldır düzenlenen "Assos'ta Felsefe" etkinliğinin ve “Zigana Zirvesi” ile “Halikarnas Akademisi” etkinliklerinin kurucusu ve direktörüdür. Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarıdır.

 
 

 

 

 

 

 

''ROMA'' ile DÜŞÜNMEK!

'Roma' Filmi Üzerine

Konuşmacı: Erkan ERTEKİN


23 Şubat Cumartesi
 

Eğer kurgunun sanatı Nietzsche ile birlikte yaşamak, Heidegger ile birlikte ötede olanı sezgilemek ise Roma üzerine düşünebilir miyiz?

Kimdir?
Erkan Ertekin yüksek İnşaat mühendisidir. Çalışma alanı: sanatsal alanda Lacancı çözümlemeler, çeviriler.

BELVEDERE FELSEFİ ANITI ve WİTTGENSTEİN MİMARİSİ

​Doç.Dr. Cemil GÜZEY

20.yy felsefesini en açık seçik belirleyen felsefî hareket,daha eski gelişmelerin radikalleşmiş ürünleri olan Varoluşçuluk ve Marxizm bir kenara bırakılacak olursa,Analitik Felsefedir.Bu geleneğin tahtında halâ Wittgenstein'ın oturuyor olmasıysa,onun felsefesini besleyen deneyim ve inançların,modern "yaratıcı" sanatçıların hayal güçlerine egemen olanlarla aynı olmasıdır.Şöyle de diyebilirim:Wittgenstein'ın dil,mantık,etik,bilim veya gerçekliğin yapısıyla ilgili olarak iddia ettikleri,modern şiirlerin,resimlerin,bina ve filmlerin tasavvur ve inşâlarıyla paraleldir.Her iki ifâde alanının temelini de aynı "ben" ve "dünya" deneyimi oluşturmaktadır.Bu aynı zamanda,20.yy başında gözlemlediğimiz toplumsal,siyâsî ve kültürel duruma da karşılık gelen bir deneyimdir.

Çağdaş felsefenin kullandığı aşırı uzmanlaşmış dili günlük dile çevirip,sanatla uğraşanların da bu uğraşının içine katılması konuşmanın ana hedefini oluşturmaktadır.

Kimdir?
Cemil Güzey,Mimar Sinan Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi olup, yüksek Lisans ve doktora derecelerini İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı.
Çalışma alanları: Ontoloji, Etik, Estetik, Mantık, Dil Felsefesi, Herakleitos, Epiktetos, Aurelius, Hobbes, Nietzsche, Wittgenstein, Hartmann

'KARE' Filmi Üzerine

Erkan ERTEKİN

Charlie Chaplin’in “Modern Zamanlar”ın çok bildik sahnesinde “şarlo” üretim bantından akan makine parçalarını birbiri ardına sıkmakta, arkasından perçin yapan işçiye işi yetiştirmeye az ve iki el bir tik halinde rastgele birşeyleri sıkmayı sürdürmektedir. Elbette modern zamanların günbatımında modernitenin bir eleştirisi olan filmde Şarlo’nun beden tepkileri emeğin sömürülmesinin bir başka boyutu olarak sunulur. Postmodern zamanların Nieitzche’den ilham alan “kurtarıcı” beden tepkilerine karşılık modrenin Chaplin’le beden tepkilerini bu ele alış tarzının gerçekçi ve etik olduğu hatırlanmalıdır.

Ama aynı sahnenin daha ilginç bir yanı poetik/estetik bir özellik, bir ima barındırmakta gibidir. Aşağıda bu komik sahneler yaşanırken arada bir bantın hızını arttırıp yavaşlatarak eğlenen patronun masada büyük bir ciddiyetle yapboz oynamakta oluşudur. Kendimize neden yapboz olduğunu sorabiliriz. Üretilecek nesnenin bütünü görmeyen işçilerin her bir parçasını yapmakla üretimin adeta bir yapbozun tamamlanışına benzetildiği iması vardır kuşkusuz.

Aynı yapboz mantığının sinema ve sanattaki estetik boyutu nedir? “Postmodern Zamanların” estetik kavrayışlarından biri olan bu kolaj mantığı “Kare”nin estetik anlatım tarzıdır.

Şimdi “Kare” filmini estetik, etik ve politik bakış açılardan izlememiz gerektiği anlaşılıyor. Erkan ERTEKİN (Yüksek İnşaat Mühendisi. Çalışma alanı: Sanatsal alanda Lacancı çözümlemeler, çeviriler.

CHOMSKY-EVERETT TARTIŞMASI

Dilibilimciler Ne İçin Kavga Ediyor?

Prof. Dr. Nebil REYHANİ

Bilim insanları arasında hararetli tartışmalar her ne kadar bilim pratiğinin bir parçası olsa da küresel ısınma gibi yeryüzündeki herkesi ilgilendiren ve büyük ölçüde ideolojik kaynaklı tartışmaları bir kenara koyarsak bilim insanlarının bu tartışmalarda soğukkanlılıklarını kaybettiklerine çok sık tanık olmayız.

Daniel Everett'in Pirahã dili üzerine yaptığı araştırmalarda elde ettiği sonuçların Noam Chomsky'nin Evrensel Gramer teorisini yanlışladığını ileri sürmesi dilbilimciler arasında bu türden bir tartışmanın ortaya çıkmasına neden oldu. Bir yanda Everett'e itirazlarını onu şarlatanlıkla suçlamaya kadar vardıran Chomsy'ciler, diğer yanda ise Chomsky'yi aykırı görüşleri bastırmak için geniş bir ağı harekete geçirmekle suçlayan Everett'çiler.

Everett'in iddiası aslında oldukça kuru bir bilimsel tespit: Chomsky'nin Evrensel Gramer teorisine göre bütün insan dillerinde yinelemelilik (recursion) denilen özellik bulunmalıdır. Oysa Everett'e göre Pirahã dili yinelemeli değil. 
Peki bu bulguyla temeli sarsıldığı iddia edilen Evrensel Gramer neden en azından bir grup dilbilimci için bu kadar vazgeçilmez? Aslında bunun da oldukça kuru bir yanıtı var: İnsan dillerinin tamamının belirli bir yapı planına göre inşa edildiğini öne sürenler bununla dil yetisinin insanın evrimsel tarihinde özel bir adaptasyonun ürünü olduğunu varsayıyorlar. Evrensel Gramere karşı çıkanlar ise dilyetisinin özel bir adaptasyonun ürünü olmadığını, dilin genel bilişsel adaptosyonun bir yan ürününden başka bir şey olmadığını söylüyorlar. 
Dışarıdan bakan biri için hala bu kadar gürültüyü haklı kılacak bir neden bulmak zor. Oysa meseleyi biraz eşelediğimizde bu iki karşıt görüş arasında bir taraf seçmenin derinden etkili kimi sonuçlara, hatta, örneğin, insanın nasıl bir mahluk olduğuna ilişkin tasarımımızı etkileyecek sonuçlara sahip olduğunu görürüz.

Bu konuşmanın amacı illaki bir taraf seçmek değil, daha çok bu "eşeleme" olacak.

Nebil REYHANİ
Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden 1992 yılında lisans derecesi aldıktan sonra öğrenimine Almanya'da devam etti.2001 yılında Johannes Gutenberg Üniversitesinden doktora derecesi aldı.
2012 yılında U.S.A University of Pittsburgh'da bir yıl misafir öğretim üyesi olarak bulundu. 2002'den bu yana Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim üyesidir.

 

 

ŞİDDETİN DİNAMİKLERİ
(Saldırgan ve Mağdur Profili)


Prof. Dr. Serhat GÜRPINAR

14 Ekim Pazar
Yer: Oasis Toplantı Salonu-Bodrum
saat: 15.00-17.30

''Yoksa sorun; kendi içimizde mi?''

Kimdir?
1985 Tıp Doktoru
1988 Adli Tıp Uzmanı
1994 Adli Tıp Doçenti - Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı
1996 Adli Tıp Kurumu Başkanı
1997-2007 Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulu Üyeliği-Başkanlığı
2007-2009 Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı
2010 Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı 

21. Yüzyılda Marx

(Doğumunun 200. yılında ve gününde)

5 Mayıs Cumartesi 
Yer: Oasis Toplantı Salonu-Bodrum

15.30

 

Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN 
“Karl Marx’ta Ekonomi Politiğin Eleştirisinin Anlamı”
16.40 Dr. Engin DELİCE
''Marx’ın Materyalist Tarih Kavrayışının Olanakları''
17.30-18.00 Sorular

     ''Her tarafta krizden de öte bir çürüme ve çöküş duygusu hakim. “İyice dibe vurduk” deniliyor, olup bitenlere ve bunlara verilen tepkilere bakılınca. Diğer taraftan “dibe vurmadan yeni bir başlangıç yapmak mümkün değil” söylemine de rastlıyoruz sıkça. Karl Marx bunu, tüm üretim güçlerini geliştirmeyen bir toplum hiçbir zaman çökmez, sözleriyle ifade etmişti. En geç 2008 yılında dünya çapında yaşanan büyük kriz ile, aşıldığı sanılan Marx insanlık gündemine yeniden oturdu. Yeni büyük bir buhranın yaklaştığı her tarafta hissediliyor. Bir bilim olarak iktisat ve iktisadi ilişkilerin eleştirisi Thomas Piketty’nin kitabıyla daha da güncelleşti. Marx baş yapıtı olan Das Kapital’de modern toplumun çöküş kaynağını iktisadi ilişkilerin eleştirisi üzerinden göstermeye çalışmaktadır. Marx sunmuş olduğu bu eleştirinin tarihsel anlamı nedir, ahlaki ve estetik değerlerin yenilenmesi bakımından güncel bir önemi var mıdır? Konferansımızda bu sorulara yanıt aranacaktır'' Doğan GÖÇMEN

   ''Marx’ın düşünsel birikimi içindeki “doğa”, “insan”, “üretim”, “yabancılaşma”, “toplum”, “bilinç”, “devlet” vb. konuları birbiri ile ilişki içinde ve bir arada tutan temel sistem, “materyalist tarih teorisi”dir -daha simgesel ifade ile “tarihsel materyalist” teoridir-. Marx –ve Marksistler-, tarihsel materyalizmi tarihi “açıklama modeli” olarak kurgulamaktan daha fazla; “bilim”, “dünya görüşü” ve hatta toplumların dönüştürülmesinin “praksis”i olarak da içeriklendirmektedir. Bu düşünsel yapının temel kavramlarına ve teorinin tarih felsefeleri ile olan ayrımlarına bakılacak; 21.yy'ın temel problemleri karşısında daha ne anlam ifade edebileceği tartışılacaktır.''

Engin DELİCE


    Konuşmacılar hakkında: 
Doğan GÖÇMEN
  Hamburg ve Edinburgh üniversitelerinde felsefe, sosyoloji, siyaset okudu. Değişik dillerde yayınlanmış çok sayıda yazıları ve İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki kitabı bulunmaktadır. 9 Eylül Üniversitesi Felsefe bölümünde öğretim üyesidir. Çalışma alanları: Modern felsefe (özellikle ahlak, siyaset ve iktisat felsefe alanları), son yıllarda estetik kuramının ve tarihinin sorunları ve Hegel.

Engin DELİCE
   Hacettepe Üniversitesi, felsefe lisans programını; 2007’de Ankara Üniversitesi, felsefe doktora programını tamamladı. Farklı dergilerde makaleler yayınladı. Çalışma alanı: Felsefe Tarihi.

19.30 film: Genç Marx ( Tanıtım hakkında bilgi ayrıca verilecektir).

 

https://www.youtube.com/watch?v=UkgVu_Lx-SE&t=4s


KÜLTÜREL EVRİM 
İnsan Kültürünün Felsefesi Üzerine

Konuşmacı: Kubilay Hoşgör
24 Nisan Salı saat:15.30-17.30
Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı 

Son yirmi yıldır kültürel değişim Darwinci evrimsel bir süreç içinde analiz ediliyor. O halde, buna karşı çıkmanın evrimsel biyoloji açısından artık bir önemi var mıdır? Kültürün evrimsel analizi hâlihazırda epeyce bir süredir popülasyon genetiğinin dilini konuşuyor. Hatta kültürel evrimin modelinin evrimsel mi, seçilimsel mi, yoksa replikatif mi olduğu yönünde ayrıntılı tartışmalar gündemde ve pek çok büyük üniversitenin genetik departmanları Memetik ile bu bağlamda yan yana. Bu gelişmeleri, felsefi analizin içinde kendimizi olup bitene kapatarak görmezden gelemeyiz. Bununla birlikte bu konuşmada amacım kültüre evrimsel bakışın imkânından şüphe duymak da değil. Aksine en genel anlamıyla evrimsel biyolojik bakışın, bir dogmaya dönüşerek, kültürün temel özelliklerinin üzerine bir tül germeye yol açabileceğine dikkat çekeceğim.

Başlangıç olarak, eleştirel bir kültür felsefesi üzerinden kültürü tanımlamalıyım. Dawkins, Dennett, Blackmore gibi Neo-Darwincilerin kalıtımsal seçilim birimi olarak gördükleri “mem” (meme) ile onu araştıran “memetik”i (memetics) ve bu perspektife biyoloji içinden gelen eleştirileri kısaca özetleyeceğim. . Bununla birlikte asıl üzerinde durmak istediğim, felsefenin bu probleme bakışta nasıl bir konuma yerleşmesi gerektiğidir. Burada kültürün, adeta bir çiçek gibi, tüm yapraklarını bir arada tutan fonksiyonel bir bağ içinde gelişip dönüştüğünü ileri süreceğim. Dolayısıyla temel iddiam, kültürün biyolojik bakışa gereksinim duyduğu, ama ona da indirgenemeyeceği yönünde.Felsefenin temel ayrımlarından birini bu türden bir çerçeve içine gizleyerek, dinleyenleri belirli bir problemin içine doğru çekmeyi deneyeceğim.

Hakkımda:

1979’de İzmir’de doğdum. Ayvalık’ta ve İzmir’de büyüdüm. Ege Üniversitesi’nde okudum. Hâlihazırda MSKÜ Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesiyim. İlgi alanlarım şöyle söylenebilir: Metafizik, dil, zihin, kültür ve tarih felsefeleri ile doğa ve kültür tarihi. Bugüne dek üzerinde çalıştığım problemler ise şöyle sıralanabilir: Kant ve Kantçı felsefeler, algı problemi, dil problemi ve evrimsel analiz.

 

                   2017

 

EROS ve CİNSİYET


Prof. Dr. Zeynep DİREK


27 Temmuz Perşembe saat:16.30-18.30
Yer: OASİS Toplantı Salonu

Felsefede eros Platon'dan itibaren bilinen bir izlek. Bununla birlikte felsefe cinsiyet farklılığını eros ile ilişkisinde yeterince derin bir biçimde düşünmemiş
Luce Irigaray'a göre. Eros izleği aynı ve başka izlekleriyle iç içe geçmiştir. Ama cinsiyetli varlığın farklılığı ve başkalığı nasıl düşünülmelidir? 
Bu konuşma, feminist filozofların ve cinsiyet üzerine düşünen başka filozofların bu soruyu nasıl yanıtladıklarını konu ediniyor.

Kimdir?
Zeynep Direk,1998 yılında Memphis Üniversitesi’nden doktorasını almış, 2014 yılına kadar Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. 2014’ten beri Koç Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesidir. Derrida Critical Assessments (Routledge, 2001) ve A Companion to Derrida’nın (Blackwell, 2014) editörüdür. Başkalık Deneyimi (Yapı Kredi, 2005) adlı bir kitabı vardır. Feminizm, Kıta Avrupası Felsefesi, Siyaset Felsefesi ve Etik alanında Türkçe, İngilizce ve Fransızca çok sayıda makale yayımlamıştır. Irk Kavramını Kim Etti? (Metis, 2001), Sonsuza Tanıklık (Metis, 2003), Dünyanın Teni (Metis, 2003), Cinsiyetli Olmak (Yapı Kredi, 2004), Çağdaş Fransız Düşüncesi (Epos, 2004), Jean-Paul Sartre: Tarihin Sorumluluğunu Almak (Metis, 2010), Levinas Okumaları (Pinhan, 2011), Platon’un Eczanesi (Pinhan, 2011) gibi birçok Türkçe derleme kitabı yayıma hazırlamıştır. Zeynep Direk Cogito’nun yayın kurulu üyesidir.

MODERN SANATIN FELSEFİ TEMELLERİ


Konuşmacı: Doç. Dr. Cemil GÜZEY

6 Mart Pazartesi saat:15.00-17.30
Yer: OASİS Toplantı Salonu

20.yy felsefesini belirleyen Analitik Felsefe ekolü ve en ünlü temsilcisi olan Wittgenstein,modern sanatçılar,yazarlar,ve film yapımcılarının eserlerini çözümlemede ne kadar işe yarıyorsa,söz konusu sanat eserleri de felsefenin temel konumunu o kadar aydınlatmaktadır.
Wittgenstein'ın fikirleri ve deneyimlerinin,modern sanatçıların esin kaynaklarıyla aynı olduğunu söylemek hiç de tuhaf değildir.Sanatçıların felsefi düşünmeleri,felsefecilerin hedeflediği kavramsal kesinlik ve sofistike serimlemenin uzağında kalırken,felsefecilerin de sanatın çağdaş atılımı karşısında fazla muhafazakar kaldığı görülmektedir.
İşte Wittgenstein'ın dil,mantık,bilim,etik,metafizik veya gerçekliğin yapısıyla ilgili savlarının modern şiirler,resimler,binalar,ve filmlerin görüntüleri ve inşalarıyla olan yakın paralelliği bu iki insan uğraşısının kader birliğini de ortaya serecektir.

Kimdir?
Cemil Güzey,Mimar Sinan Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi olup, yüksek Lisans ve doktora derecelerini İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı.
Çalışma alanları: Ontoloji, Etik, Estetik, Mantık, Dil Felsefesi, Herakleitos, Epiktetos, Aurelius, Hobbes, Nietzsche, Wittgenstein, Hartmann.

AŞK (da) ÖZGÜRLÜK
DÜŞÜNCE (de) ÖZGÜRLÜK

Konuşmacı: Işıl ÖzGENTÜRK
27 Ocak Cuma saat: 15.00-16.30
28 Ocak Cumartesi saat: 15.00-16.30
Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı 

AŞK (da) ÖZGÜRLÜK

Şu günlerde elimizde kalan tek şeyden : AŞK’tan sözetmek istedim.Büyük sözlerden öte,aşkın bir özgürlük alanı olduğuna sizleri inandırmaya çalışacağım.Biraz iddialı ama şöyle arkanıza yaşlanıp bir düşünün,aşık olduğunuzda neler yapmadınız ki…
Aşk söz konusu olduğunda onur ve gurur gibi sözcükleri hiç sevmem.Evet bunların arasına güven sözcüğünü de katalım. Bakalım işin içinden çıkabilecek miyiz ?

DÜŞÜNCE (de) ÖZGÜRLÜK

Picasso’nun bir sözü vardır çok severim : “Doksan yaşımda çocuklar gibi resim yapabildiğim için mutluyum.” Ön yargılarımızla henüz düşüncelerini ve içgüdülerini sınırlayamadığımız çocuklar şaşırtıcı resimler yaparlar. Çünkü dünyayı farklı algılarlar ama biz usul usul onlara kendi dünyamızın siyah–beyaz renklerine çekmeye çalışırız. Oysa çocukların renkli dünyaları içten içe kıskanırız…Ama neden böyle değiştik ki, gri bile bize yabancı,gökkuşağının diğer renkleri bir köşede öylece boynu bükük duruyorlar.

Kimdir ? 
Işıl Özgentürk , İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde okudu. Üniversite yıllarında dönemin en önemli sokak tiyatrosu olan Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nda,oyuncu ve yazar olarak çalıştı. Çeşitli sendika gazetelerinde,sol içerikli dergilerde ve Cumhuriyet Gazetesinde röportajlar yaptı. Özgentürk,halen Cumhuriyet gazetesinde 15 yıldır Al Gözüm Seyreyle “ başlığıyla köşe yazarlığı yapmaktadır. 
Özgentürk’ün çocuk edebiyatı,,hikaye ,röportaj ve gezi dalında kitapları bulunmaktadır. Filme alınmış ve dünyanın prestijli festivallerinde ödül almış 6 uzun metrajlı film senaryosu ,kendi çektiği üç belgesel , bir uzun metraj filmi ve yazıp yönettiği üç oyunu vardır.Özgentürk 10 yıldır da,Kadıköy Belediyesi’ne bağlı her yaştan ve meslekten insanın katılabileceği “Herkes Film Yapabilir “adlı bir atölye yönetmektedir.
Çocuk edebiyatı,Hikaye ,röportaj kitapları: 
Kuş Ne Yana Öter,Hayat Okulu, Mavi Karaca,Dünya'ya Masallar
Yokuşu Tırmanır Hayat,Hançer,Derdim Yeter Sakin Ol,Onların SadeceTürküleri Var,Geniş ,Mavi Bir Gök,Büyülü Bir Yolda,Al Gözüm Seyreyle 
Filme alınan senaryoları :
At ,Bekçi,Su Da Yanar,Yılanı Öldürseler, Seni Seviyorum Rosa,Balalayka
Sahnelenen oyunları: 
Dünya'yı Tanıyorum, Küçük Sevinçler Bulmalıyım, Avluda, Keloğlan'ın Tembelliği, Hayvanlar Toplantısı 
Çektiği film ve belgeseller: 
Seni Seviyorum Rosa,İnsanca,Karadeniz'de Bir Fidel Castro,Rüzgar'a Söylenmiştir, İstanbul Annendir Çocuğum

            2016

ÖZGÜRLÜK ve ADALET


Konuşmacı: Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN

10 Aralık Cumartesi saat: 15.00-16.30
11 Aralık Pazar saat: 15.00-16.30
Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı 

Bu çalışmamız çerçevesinde insanın özünün belirlenmesine ve gerçekleşmesine temel oluşturan iki kavramın anlamı ve birbiriyle olan ilişkisi üzerine sistematik düşünceler geliştirilecektir. Tarihsel olarak iki kavramın ortaya çıkışı, muhtemelen bugün almış oldukları ilişki bakımından çok farklı hatta tersi olabilir. Bugün artık insanı insan yapan özellikleri ve bu özelliklerin ifadesini bulduğu kavramları dikkate aldığımızda, özgürlük kavramının kurucu kavram olma bakımından en kapsamlı kavram olduğunu ileri sürebiliriz. Adalet deyince aklımıza hep bir insana düşen pay gelir. Bu, dağılımı düzenleyen toplumsal yapısal örgütlenme tarzlarından bağımsız olarak geçerlidir. Bu bakımdan adalet belirli tarihsel ve toplumsal koşullarda bir insanın dünya, uygarlık, kültür, sanat vesaire nimetlerinden aldığı payı belirleyen ilkedir diyebiliriz. Diğer bir deyişle, adalet, insanın kendisini teorik ve pratik olarak gerçekleştirmesi için sunulan pay ile doğrudan ilişkilidir. Öyleyse adalet bir insanın etkinlik alanını veya özgürlüğünün sınırlarını da belirleyen bir toplumsal ilişki biçimidir denebilir.
Bu açıdan özgürlük insanın diğerleriyle ilişkide davranışlarına konan sınırla ilgiliymiş gibi gözükmektedir. Peki, davranışlara sınır konması veya etkinlik alanının sınırlanması özgürlük kavramının özüne aykırı değil midir? Zira yaygın kanıya göre özgürlük sınırsızlığı, dolayısıyla herkesin istediğini yapabilme hakkını içermektedir. Bu durumda diğerlerinin özgürlüğü ne olacaktır? Bu açıdan bir sınır kaçınılmaz gibi gözükmektedir. Diğer taraftan eğer özgürlük bir insanın kendisini verili tarihsel-toplumsal koşullarda gerçekleştirme anlamına geliyorsa ve eğer kendini gerçekleştirme, insanın yetilerini sonuna kadar geliştirmesi demek ise, sınır insanın özgürlüğüne konan sınır demektir. Sınırı kim ve nasıl koyacak? Sınır konmayacaksa teker teker bireylerin toplum içindeki özgürlüğü birbiriyle nasıl uyumlu hale getirilecek? Bu bağlamda bir bütün olarak insanlığın özgürlüğünü konu edinen bir kolektif özgürlük kavramından bahsedilebilir mi?
Görüldüğü gibi iki kavramın birbiriyle iç içe geçmiş sistematik bir ilişkisi söz konusudur. Sorular çoğaltılabilir, konular bakımından kapsam genişletilebilir. Bu iki kavramın anlamı ve birbiriyle ilişkisi üzerine antik, skolastik, modern ve çağdaş kaynaklara bakılarak perspektifsel bir adil-özgürlük ve özgür-adalet kavramı geliştirilmeye çalışılacaktır.

Kimdir?
Doğan GÖÇMEN
Hamburg ve Edinburgh üniversitelerinde felsefe, sosyoloji, siyaset okudu. Değişik dillerde yayınlanmış çok sayıda yazıları ve İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki kitabı bulunmaktadır.9 Eylül Üniversitesi Felsefe bölümünde öğretim üyesidir.

Bilgi Teorisine Giriş 
AKIL NEDİR?

Konuşmacı: Prof. Dr. Nebil REYHANİ

17 Ekim Pazartesi-saat:15.00 (Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı )

Aydınlanma çağının sloganı şuydu: "Aklını kullanma cesareti göster!" Aklını kullanma, buna göre, herkesin elinde olan bir şey, ama herkesin buna cesareti yok. Çağımız ise Aydınlanma çağı değil, daha çok, sloganı "kullan at" olan tüketim çağı. Şöyle kitapçıklar şeyler ilişiyor gözümüze: "Aklınızı kullanma kılavuzu". Satış gerekçesi şu: her kullandığımız alet için bir kullanma kılavuzuna ihtiyaç duyarız. Sürekli kullandığımız akıl için neden böyle bir şeye gereksinimimiz olmasın? Akıl geleneksel olarak bizi hayvanlardan ayıran yeti olarak görülür. Doğru, ama hayvanlardan gerçekte nasıl ve ne kadar ayrılıyoruz?
Akıl ile ilgili aklımız karışık! Şu halde kendi aklımıza "Akıl nedir? diye sorup bu soruyu yanıtlayabilecek bir akla sahip olduğumuzu umarak başlayabiliriz bu karışıklığı gidermeye..

Kimdir?
Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden 1992 yılında lisans derecesi aldıktan sonra öğrenimine Almanya'da devam etti.2001 yılında Johannes Gutenberg Üniversitesinden doktora derecesi aldı.
2012 yılında U.S.A University of Pittsburgh'da bir yıl misafir öğretim üyesi olarak bulundu. 2002'den bu yana Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim üyesidir.

Neden LAİKLİK? Nasıl bir ÖZGÜRLÜK?

Konuşmacı: Prof.Dr. Doğan GÖÇMEN

5 Eylül Pazartesi 

 (Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı )

 

Laiklik ilkesi ülkemizde en çok yanlış anlaşılan ve en eksik kavranan konulardan birisidir. Laiklik inanç özgürlüğünü kısıtlayan, hatta yok eden politik bir ilke olarak görülür genellikle. Oysa laiklik, hem inananın hem de inanmayanın inanç özgürlüğünü gerçekleştirmeyi amaçlar. Diğer taraftan laiklik, hem bir değer ve yaşam biçimi olarak hem de politik bir ilke olarak sanki ülkemize, tarihimize ve kültürümüze yabancıymış gibi algılanır. Oysaülkemizde laiklik anlayışı birçok farklı damardan beslenen derin ve uzun bir geleneğe ve zengin bir birikime dayanır. Nedir o halde laiklik? İnanç özgürlüğünü ret eden bir anlayış mıdır? Nasıl bir yaşam tarzı ? Nasıl bir siyaset anlayışını talep eder? Güncel tartışmaların bağlamında konuya farklı tarihsel açılardan açıklık getirmeye çalışacağım.

Kimdir?

Hamburg ve Edinburgh üniversitelerinde felsefe, sosyoloji, siyaset okudu. Değişik dillerde yayınlanmış çok sayıda yazıları ve İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki kitabı bulunmaktadır.9 Eylül Üniversitesi Felsefe bölümünde öğretim üyesidir.

Bir Bilgi Problemi olarak ' KOMPLO TEORİLERİ'

Konuşmacı: Prof. Dr. Nebil REYHANİ

5 Eylül Pazartesi-saat:15.00 (Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı )


Çevremizde olup bitenleri açıklayan görüşler içinde her zaman birbirine rakip olanlar bulunabilir. Bunlardan hangisinin doğru olduğunu saptamak için ilgili konuyu daha yakından araştırmaktan başka yol yok. Ne var ki, bunlar içinde öyle bir tür bulunur ki, böylelerini "komplo teorisi" adı altında apayrı bir kategoriye sokarız. Bunu yapmakla bu türden görüşlere popüler ifadeyle, "kırmızı kart" göstererek onları aslında "oyundan atmış" oluruz; çünkü bu görüşü savunanlarla bu yaftadan sonra içeriksel bir tartışmayı red ederiz. Tersinden bakarsak: içeriksel bir tartışmayı sürdürdüğümüz bir görüş, rakip görüşlerden herhangi biridir. Bu durumda onu bu diğerlerinden farklı olarak "komplo teorisi" diye nitelememiz gereksiz olurdu. Peki eğer konuya ilişkin, içeriksel bir ölçütümüz olamayacaksa bir komplo teorisini diğerlerinden nasıl ayırabiliriz? Söz konusu olan belirli türden açıklamaların bilgisel meşruiyeti olduğu için bu sorunun yanıtı felsefede, daha açık ifadesiyle bilgi teorisinde aranmalıdır . Bu sunumda ben bu sorunun yanıtının bilgi teorisinin en temel problemleriyle nasıl yakından ilgili olduğunu göstermeye ve buradan hareketle bizi aradığımız yanıta götürecek yollara işaret etmeye çalışacağım

AYDINLANMA ve ÖZGÜRLÜK

Konuşmacı: Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN

23 Haziran Perşembe
saat:15.00-17.30 (Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı)

Özgürlük her şeyden önce doğru bilgiye ve apaçık ilişkilere dayanır.
Açık ilişkiler, ilişkilerin sonuna kadar aydınlatılmasıyla mümkündür. Aydınlatılmış ilişkilere dayanan insanlar ancak doğru davranabilir ve doğru davranabildiği oranda da eylemleri hedefine ulaşır. Eylemleri hedefine ulaşan insanlar da özgürdür. O halde, aydınlık, özgür olmanın, eş deyişle özgür düşünmenin ve davranmanın ön koşuludur denebilir. Peki,

Aydınlanma nedir? İlişkilerin açıklığı ne demektir? 
Özgür olmak ne anlama gelmektedir?
Özgür olmak örneğin herkesin istediğini yapabilmesi midir? 
Eğer özgürlük aynı zamanda sorumluluk gerektiren bir değer ise, özgürlük ile ahlak ve irade arasındaki ilişkiyi nasıl düşünmek gerekir?

Sorular çoğaltılabilir. Anlaşılan, aydınlanma ile özgürlük ve özgürlük ile ahlak arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Amaçlanan sunumda felsefi açıdan Aydınlanmanın Tarihi, içeriği ve amacı özgürlük kavramı bağlamında ele alınıp tartışılacaktır.

Kimdir?

Doğan Göçmen, Hamburg ve Edinburgh üniversitelerinde felsefe, sosyoloji, siyaset okudu. Değişik dillerde yayınlanmış çok sayıda yazıları ve İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki kitabı bulunmaktadır.9 Eylül Üniversitesi Felsefe bölümünde öğretim üyesidir.

ANTİK DÜNYADAN GÜNÜMÜZE BİLİMSEL KRİZLER ve DEVRİMLER

Konuşmacı: Prof. Dr. Nebil REYHANİ

9 Haziran Perşembe
saat:15.00-17.30 (Yer: Bodrum Mimarlık Kitaplığı)

Bilimsel devrimler genel olarak kendilerinden önce ortaya çıkan bir bilimsel krizin köklü bir biçimde aşılmasını mümkün kıldıkları için 'devrim' adını alırlar. Bilim tarihinde örneğine çokça rastlayacağımız gibi, kriz ne denli büyükse arkasından gelen devrim de genellikle o kadar büyük olacaktır.
Ne var ki, kriz ile devrim arasındaki ilişki zamansal bir art ardalık
olmak zorunda değil. Bir bilimsel devrim başka bir perspektiften krizin ta kendisi olabilir. Eş deyişle kriz aslında başka birilerinin devrimi olabilir.

Antik Yunandaki köklerinden günümüze kadar olan tarihine baktığımızda bilimin bu türden üç büyük kriz/devrim ile
şekillendiğini düşünüyorum.

Bilimin ilk büyük krizi Demokritos'un mekanist atomculuğuyla
zirvesini bulan Sokrates öncesi spekülatif Yunan biliminin krizidir. 
İkinci büyük kriz Newton'un mekanik teorisiyle zirvesini bulan modern bilim devrimidir. 
Üçüncü büyük kriz ise 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan quantum teorisi devrimidir.

Konuşmamda; özellikle üçüncü krize yoğunlaşmayı ve quantum teorisinin bu krizin en net ifadesi olduğu kuşku götürmez olsa da başlangıcı olmadığını göstermeyi umuyorum.

Kimdir?

Nebil REYHANİ Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden 1992 yılında lisans derecesi aldıktan sonra öğrenimine Almanya'da devam etti.
2001 yılında Johannes Gutenberg Üniversitesinden
doktora derecesi aldı.
2012 yılında U.S.A University of Pittsburgh'da bir yıl misafir öğretim üyesi olarak bulundu. 2002'den bu yana Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim üyesidir.
Çalışma alanlarından başlıcaları Kant,epistemoloji ve zihin felsefesidir.

                                            2015

ANALİTİK DÜŞÜNCENİN IŞIĞINDA


Konuşmacı: Aytaç ARKAN

25 Aralık Cuma
saat:15.00-17.00 (Yer: Kukla Cafe ,Bodrum )

Analitik ve Rasyonel Düşüncenin Işığında Bir Söyleşi...
Bilgi sahibi olmak insanı mutlu kılar mı?
Prof.Zafer Toprak, Lenin, Prof.Stiglitz, Prof.Piketty, John Perkins,
Mazlum Çoruh ve COP21 arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Bir Güney Amerika ülkesi olan Peru ile,Pasifik ülkesi olan Endonezya nasıl aynı açmaza düşerler?
Türkiye, dünyadaki örnekleri okuyamıyor mu?
Tek adamlık yönetimlerin ekonomik tehlikesi. 
2050'ye kadar bizi bekleyen en tehlikeli kaos...

Kimdir?

Aytaç Arkan,İTÜ Makine Mühendisliği mezunu olup; araştırma-geliştirme, üretim-geliştirme konularında,fabrika kurma projelerinde çalıştı. Sürekli yeni kavramlar ve yeni konularla geçen hayatını, şimdilerde şarap ve brandy yaparak, meyve yetiştirerek,yelken yaparak ve özellikle siyaset felsefesi üzerinde okumalarda bulunarak değerlendirmektedir..

(Daha önce 'Arendt'e göre Totalitarizm' konulu söyleşi yapan Aytaç Arkan'ın grubumuzda ikinci söyleşisidir.)
---------------------------------------------------------------------------------------------
Aynı gün Ara Boyutlar film gösterimi-Pan'ın Labirenti
25 Aralık Cuma saat:18.00

FOUCAULT ; Biyoiktidar ve Özne

'Bir yerde herkes birbirine benziyorsa orada kimse yok demektir.'

Konuşmacı: Can Baykara
8 Aralık Salı
saat:15.00-17.00 (Yer: Kukla Kafe ,Bodrum )

Michel Foucault ekseninde;
İktidar,teknoloji,kapitalizm ve biyoiktidar kavramı
Özne ve öznenin iktidar teknolojisine göre kuruluşu
Geleneksel iktidar algısı ve Foucault’nun iktidar tanıtımı

Kimdir?
1990 yılı Marmaris doğumlu olan Can Baykara 2011 yılında Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü'ne giriş yapmıştır..Oysa felsefe; asıl okulunu kendi başlattığı ve tüm zamanlarını orada geçirdiği bir tutkunun adı..Oldukça erken yaşta başladığı felsefe okumalarında izini sürdüğü alanlar:Çağdaş Fransız felsefesi, postyapısalcı felsefe, postmodern felsefe ve varoluşçuluk.
----------------------------------------------------------------------------------------------
Aynı gün Ara Boyutlar film gösterimi (SIFIR TEORİSİ) 
8 Aralık Salı saat:18.00

Demokratik Bir Siyasetin İmkanı Olarak Özgürlük 


Yavuz ADUGİT

19 Eylül Cumartesi
Yer: Kukla Kafe ,Bodrum )

Demokratik toplumlar ile demokrasiye geçiş yapamamış toplumlarda karşılaşılan politik sorunların niteliği ve sorunların tartışma tarzı arasındaki farklar... 
Adil yasaların temeli olarak özgürlük ve demokrasi ilişkisi...
Kant, Marks ve Nietzsche'den hareketle genel bir özgürlük teorisinin sınırları...
Özgürlük ve demokrasinin, Türkiye'nin politik ve toplumsal sorunlarının çözümüne olası katkıları...

Kimdir?
Doç.Dr Yavuz Adugit ;felsefeci,deneme yazarı.. 1996 yılında Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Aynı yıl Yüksek Lisans eğitimine başladığı Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde 1998 yılında Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladı. 2000 yılında "Postmodern Etik Üzerine Bir İnceleme" adlı teziyle Yüksek Lisans derecesini aldı. 2000 yılında Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde başladığı Doktora eğitimini, 2007 yılında "Etikte Akıl ve Duygu İkilemi" adlı teziyle tamamlayarak Doktor unvanı aldı. 2008 yılında Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne Yardımcı Doçent olarak atandı. Halen Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. Etik, estetik, özgürlük felsefesi, siyaset felsefesi, varoluşçuluk ve postmodernizm üzerine çalışmalar yapmaktadır.

Kitapları
Şeyler ve İnsanlar, Umuttepe Yayınları
Etikte Akıl ve Duygu Çatışması: Akılcı Perspektif, Umuttepe Yayınları

Aynı gün Ara Boyutlar film gösterimi (YAPAY OYUN) 
19 Eylül Cumartesi sa:19.30

ORTAÇAĞ AVRUPA KENTLERİ

Konuşmacı: Müge Şensal Ünsal

23 Haziran Salı
Yer: Cafe Veranda, Bodrum 

•Feodal yapılanmada, kilise ve soylular karşısında yeni yükselen şehirli sınıfın var olma savaşı

•Avrupa’da kentlerin oluşumunu ve mekansal yapılanmasını belirleyen faktörler: feodalizm,hristiyanlık,lonca sistemi

•Kent Formları

•Ortaçağ kentlerinin antik çağ kentleri,rönesans ve barok kent düzenlemeleri ile karşılaştırılması

Tarihimizde yaklaşık 1000 yılı kapsayan bir dönem.
Başlangıcında,uygarlığın donduğu, Roma’nın görkemli kentlerinin tarih sahnesinden silindiği çağ,Ortaçağ.
Feodalizm ve Hristiyanlığın hakimiyetinde ve gölgesinde var olma, kendini kabul ettirme mücadelesi veren şehirli sınıfın, antik çağ bilgisinden ve deneyiminden yoksun ve habersiz olarak şehirlerini sıfırdan inşa etmeleri…
Surlar ve sur kapılarının ardında yarattıkları güvenli ortamda var olma çabaları… 
Evlerinin dışı gibi algıladıkları gelişi güzel yapılmış eğri büğrü, labirent sokaklar…
Ticaret, dini ritüeller, tiyatro, dans, yönetime katılma, eğlence gibi tüm faaliyetlerin yer aldığı kent meydanları.. 
Surların ardında evlerin ve işyerlerinin bir arada bulunduğu yoğun, sıkışık, sağlıksız yaşam koşulları….
Ve özgürlüğünü elde etmek için Kilise ve soylulara karşı verilen amansız mücadele. 
O kazanan şehirli sınıflar ki Rönesans, Aydınlanma, Sanayi Devrimi ve çağımız uygarlığına zemin hazırlayan tüm kazanımların ve gelişmelerin hazırlayıcısı, savaşçıları ve galipleri…


Kimdir?

Müge Ş.Ünsal ,1985 yılında ODTÜ şehir planlama bölümünden mezun oldu.
Yüksek lisansını ODTÜ bölge planlama bölümünde yaptı. ODTÜ de asistan, Gap Projesinde bölge planlamacısı olarak çalıştıktan sonra 19 sene Proje Yönetim A.Ş.’ de büyük ölçekli gayrimenkul projelerinin geliştirilmesinde uzman, proje koordinatörü ve yönetici ortak görevlerinde bulundu.

Aynı gün Ara Boyutlar film gösterimi (LUTHER)
23 Haziran salı sa:20.30

APSARA PERİLERİNİN ESRARI

Prof. Dr.Gediz AKDENİZ

23 Mayıs Cumartesi
saat: 14.00-16.30 (Yer: Bodrum Belediye Toplantı Salonu )

Aspara tapınak perilerinin dünyasında bir gezinti;Tayland,Laos,Kamboçya,Vietnam ve Malezya yaşamlarındaki kaotik farkındalıklar

Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümünden mezun oldu.
İ.Ü. Fizik Bölümü Teorik Fizik Kürsüsünde asistan oldu (1971)
Doktora çalışmalarını, Abdus Salam ICTP-İtalya, Uluslararası Teorik Fizik Merkezinde yaptı (1976). 
Uzun yıllar İtalya’da Abdus Salam ICTP ve İsviçre’de Avrupa Nükleer Fizik Merkezi CERN’de doktora sonrası çalışmalarda bulundu.
Fizik Profesörü oldu.(1988)

(Apsara Budist ve Hindu inanışında bulutların ve suyun dişi ruhunu temsil eden mitolojik bir kişiliktir ve çok güzel bir kadın kılığında krallara ve kahramanlara dans eder.

SEÇİMLERİMİZİN BİYOLOJİK TEMELLERİ

Prof.Dr. S.Serhat GÜRPINAR

11 Mayıs Pazartesi
sa:15.00-17.00 (Yer: Hotel Karya Princess )

Beynimizdeki Algılama-Değerlendirme ve Karar verme Süreçleri
Kimdir?
Prof.Dr. S.Serhat Gürpınar,Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktadır.
1988 Adli Tıp Uzmanı
1994 Adli Tıp Doçenti
1996 Adli Tıp Kurumu Başkanı
1997-2007 Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulu Üyeliği-Başkanlığı
2007-2009 Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı
2010 Süleyman Demirel Ü. Tıp Fak. Adli Tıp AD Başkanı

ALL OVER
Boyutlar Arası Gotik Çizginin Serüveni

Sunum ve Sergi: Zekeriya Erdinç
24 Şubat Salı
sa:14.00-16.30 (Yer: Delfi Hotel, Bodrum)

Heykeltraş Zekeriya Erdinç 'All Over' adlı sunum ve sergisi için sanatseverlerle buluşuyor..Sanatçının,Pollock’un 'All-Over' adlı yaratım eylemi ve anı kutsayan resimlerinden esinlenerek yapacağı çalışma, seyircilerle birlikte gerçekleştiriliyor.

İmge nedir? Hangi mekanizmalar üretir? gibi soruların üzerinde düşünüleceği felsefe etkinliğinden bazı satır başları:

'Eylem anından imgeye yaratım süreci'
'Sanatsal yaratım süreci birçok katmanın iç içe girdiği bir zaman sentezidir'
'Yaşamın deformasyonu anlamına gelen modülasyona dayalı sanatsal çözümlemeden boyutlar arası vizyonun oluşumuna'
'Birinci ve ikinci boyut arasında gezinen çizginin fraktal güçle yüklenerek üçüncü ve dördüncü boyuta taşınması'
'Yaşama ait çizi ve lekelerin izleyiciler aracılığı tuvale aktarılması'
'Göz ile elin çatışmasının sonucu olan 'diyagram'( Deleuze'den esinleme)
' Göz karşısında giderek özgürleşen elin ve bedenin eylem anını duyumsayarak verdiği varoluş mücadelesi'

All-Over” adını taşıyan bu çalışmada sanatçı, kendisinin ürettiği elektrik motoru ile çalışan bir düzenek kullanır. Düzenekte tek parça bir ip devrini tamamlayana kadar sürekli döner. Düzeneğin üst kısmında sık aralıklarla sarılmış bu ipin bir bölümü resim için bir düzlem oluşturur. İpin arta kalan kısmı makaralar arasından geçerek zikzaklar çizer. Düzeneğin içine yerleştirilen boya haznesinden izleyici istediği rengi alarak düzlemi renklendirmeye başlar. Böylece izleyicilerin katkısıyla ortaya bir resim çıkar. Yapılan resim sistem hareket ettiğinde kendiliğinden bozulur. Bozulan resim devir tamamlandığında yeniden belirir. Jackson Pollock’un düzlemin dışından başlayarak, yeniden düzlemin dışına çıkan “gotik çizgisinin” sanal hareketi burada interaktif eylemin bir parçasına dönüşmüş olur. Serginin sonunda düzenekte sarılı olan ip sökülerek bir çerçeveye gerilir ve tamamlanmış olan resim duvara asılır'

Kimdir?

Zekeriya Erdinç,Kocaeli Üniversitesi Heykel Bölümü Öğretim Görevlisi. Lisans derecesi ve Yüksek Lisans derecesini Hacettepe Üniversite güzel Sanatlar fakültesi Heykel Bölümü’nden aldı. Brüksel Kraliyet Akademisi’ne kabul edildi ve beş yıl boyunca Belcika’ da sanatsal etkinliklerde bulundu. 63. Devlet Resim Heykel Sergisinde Kültür Bakanlığı başarı ödülünü kazandı. Sanatta Yeterlik derecesini “İmge Yaratımı Bağlamında Sanat Yapıtında Hareket” konulu teziyle Kocaeli Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü’nden aldı. Birçok karma sergi ve sempozyuma katıldı, 2013 yılında “Zelzele” konulu kişisel sergi açtı.

(Deleuze için bağımsızlığını kazanmış bir elin yaratımı olan diyagram kavramı,sanat yapıtının ön koşuludur ve ekler 'Eğer bir tabloda kaos-tohum yoksa o resim iyi bir resim değildir')
-------------------------------------------------------------------

ONU VAR EDEN ŞAİRLERİN İZİNDE
(2. Yeni Şiiri )

Sunum: Sezai Sarıoğlu
Moderatör: Cezmi Ersöz
3 Şubat Salı
sa:19.00-21.00 (Yer: Delfi Hotel , Bodrum)

'Hangi zamanlar derseniz
işte o zamanlar
kitap ve kalp çalmak serbestti'
diye başlar bir şiirinde,şair Sezai Sarıoğlu..'İşte O zamanlar'dan bir döneme, bu kez başka dizelere uzanıyoruz.Şairin gözünden;Turgut Uyar,Edip Cansever,Cemal Süreyya,Ece Ayhan,İlhan Berk ve 'İkinci Yeni Şiiri'

Kimdir?
Ordu doğumlu olup,1967 Akpınar Öğretmen Okulu mezunudur. 1979 'a kadar öğretmenlik yaptıktan sonra çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları;Terspektifler, Doğusu Batısı Olmayan Sözcükler, Nar Taneleri,Aşk Dediğin Haram Olur isimli kitapları yayımlandı. Bir dönem;yurt içinde ' Nehir Muhabbetleri' , yurt içi ve çeşitli Avrupa ülkelerinde ‘‘Annemin Şarkı Sandığı'' isimli anlatı-dinletiler yaptı.ÖDP kurucularından ve bir dönem parti meclisi üyesi.

               2014

DÜNYA ÇARPIYOR YÜZÜME

Savaşları durdurmak için kaç şiir okumak gerekir?

Sunum: Özkan Mert
11 Kasım Salı
sa:14.00-16.30 (Yer: Cumba Cafe,Halikarnas)

Akdeniz'den Baltık Kıyılarına,Çin'den Afrika'ya uzanan bir şairin yaşamından; aşka,insana,doğaya dair lirik bir gezinti..

Uzun yıllarını ülkesinden uzakta ,İsveç'te geçiren Özkan Mert, bir ölçüde göçmenliğin ruhunu taşır dizelerine .'Mavi hüzün'lü 'Stockholm Saatleri'nde,sıcak ülkesinin güneşini her fırsatta dile getirir..Mozart ve Akdeniz en yakışan ikilidir imgesinde..

"Mozart ve Akdeniz imgesi cebimde
nereye gitsem sürgünüm
Yağmur ve hüzün yağıyor tüm fotoğraflarımdan
Sürgünlerin ise tanrıları yoktur."

Bir tarafta beklentisini okyanuslarca geniş tutanlar; diğer tarafta yanı başındaki kırları, böcekleri, bıldırcınları tanımayanlar ..

'Kiminin beklediği okyanuslardır. Kimi
Böcekleri, kırları,bıldırcınları bile tanımaz.
Bir karanfil nasıl taşınır dünyaya?'

Öyleyse aşk nedir,nasıl taşınacak sevgimiz tüm insanlığa?.Oysa ki aslolan büyük sokaklar değil,en küçük sokak'ta bir okyanusla çarpışmak değil midir aşk?

aradıkları
beyaz ve hülyalı
bir
hayat
belki.
herkes bilir;
en küçük sokak’ta
bir okyanusla çarpışmaktır
aşk.

Aşk,doğa,insan..her fırsatta dile gelir şairin şiirlerinde..Yaşam her insanda bir armağandır ve 'dünyaya fırlatılmış bir gelincik' gibidir... O yüzdendir ki şiir; 'hepimiz için tanık', evrensel,yüce olandır.

Ve o nedenledir ki,deniz bile Kafka'nın ağzında en yüceyi anlatmaktadır.
kafka ölünce
kocaman bir deniz
çıkardılar ağzından.
sen ölürsen: kuş sesleriyle
perdelerini açar belki prag.
kar değilse,
şiirlerindir
hüzünle yağan kentlere

Savaşların hala neden çıkarıldığını doğru dürüst anlamadığımız,üstelik Ortadoğu savaşlarının yanı başımızda bütün dehşeti ile sürdüğü dünyamızda,şiir görülmesi gereken baş aktördür,aslında.. 'savaşları durdurmak için kaç şiir okumak gerekir' Oysa ki savaş, en öteki olandır şairin dizelerinde..

Özkan Mert 'küçük sevgili dünyası'ndan demlediği düşünler,anekdotlar ve şiirleri için Bodrum'da sevgili okurlarıyla buluşuyor....Akdeniz'den Baltık coğrafyasına, tutsaklıktan özgürlüğe,hüzünden aşka,varsıldan aslolana bir uçtan bir uca gezinerek..

Kimdir?
1960 kuşağının toplumcu gerçekçi şairi Özkan Mert, bir dönem Ankara Üniversitesi Urdu Dilleri ve Sinoloji Bölümü’nde okudu. 1970’li yıllarda 'Kuracağız Her Şeyi Yeniden' adlı kitabı yüzünden hüküm giyince önce Almanya'ya gitti, oradan İsveç'e geçti. İsveç'te bir üniversitede drama, tiyatro, film eğitimi aldıktan sonra İsveç Devlet Radyosu Türkçe yayınları program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştı.
40 yıllık yurtdışı serüveninden sonra geri döndüğü ülkesinde,Bodrum'dadır artık.. 'Akdeniz köpükleriyle şatolar kurduğu Ege ' sinden şiirlerini dünyaya,dünyayı şiirlerine taşımaya devam etmektedir.

ARENDT'E GÖRE TOTALİTARİZM

Sunum: Aytaç Arkan


 21 Eylül 2014-2 Ekim 2014 
(Yer: Kumquat, Veranda-Bodrum)
sa:16.00-19.00

Anayasa ve yasaların geçersiz olduğu, liderin kendi yönünde aldığı kararlar doğrultusunda kararnamelerle yönetilen bir toplum.Bireyin geleceğinden emin olamadığı, birey olarak varlığının değersiz kılındığı, ancak belli bir hareketin üyesi olduğu zaman bir değerinin olduğu, neredeyse zorla bireye kabul ettirildiği bir yönetim anlayışı...Totalitarizm .

Konu başlıkları:
- Antisemitizm
- Denizaşırı Emperyalizm
- Kıta Emperyalizmi
- Ulus Devletin Çöküşü
- Faşizm
- Totalitarizm

İnsanlar eşit midir? Toplumu oluşturan bireylerin hepsinin,benzer olaylar karşısında aynı tepkiyi vermesi sağlanabilir mi? Ulus devletler ve insan hakları ne zaman ortadan kalktı? Faşizm ile Totalitarizm aynı şey mi? Emperyalizm totalitarizmden ne kadar sorumlu? Komplo var mı? Yoksa tesadüflerin veya toplumsal olayların ortaya çıkardığı sonuçlarla mı karşı karşıyayız? gibi sorularla totalitarizm anlayışından ziyade, totalitarizme dönüşen unsurları esas alan Alman Siyaset Bilimcisi Hannah Arendt'ten bir alıntı:
Son derece örgütlü ve donanımlı bir insanlığın günün birinde, bazı parçalarını tasfiye etmenin bir bütün olarak insanlık için hayırlı bir iş olacağına tamamen demokratik bir biçimde yani çoğunluk yoluyla karar verecek olması, pratik siyasi ihtimaller alanında bile son derece anlaşılabilir bir şeydir.

Kimdir?
Aytaç Arkan,İTÜ Makine Mühendisliği mezunu olup; araştırma-geliştirme, üretim-geliştirme konularında,fabrika kurma projelerinde çalıştı. Sürekli yeni kavramlar ve yeni konularla geçen hayatını, şimdilerde şarap ve brandy yaparak, meyve yetiştirerek,yelken yaparak ve özellikle siyaset felsefesi üzerinde okumalarda bulunarak değerlendirmektedir..

enstalasyon: Azade Köker

sa: 20.30 Film Sunumu:

HANNAH ARENDT

 

ZİHİN FELSEFESİ

Prof. Dr. Erdinç Sayan ile Felsefe Konuşmaları

5 Ağustos– 6 Ağustos 2014 
(Yer: LVZZ Hotel,Bodrum)

5 Ağustos Salı

sa:15.00 

 

 


Bilim ve felsefe, Farkları ve İlişkileri

Bazıları felsefenin “bilimlerin anası” olduğunu, bazıları ise tam tersine felsefenin olgunlaşmamış bir “çocuk bilim” olduğunu, diğer bazıları ise felsefenin hiçbir şekilde bilim olmadığını düşünür. Felsefeyi fizik, biyoloji veya ekonomi gibi empirik bilimlerden olsun, matematik gibi formel bilimlerden olsun farklı kılan nedir?

sa: 16.00
İnsanın sorabileceği en önemli sorularla felsefe mi, bilimler mi, başka disiplinler mi uğraşır?

6 Ağustos Çarşamba

Zihin Felsefesi

sa:15.00-17.00

Deneyimlediğimiz acı ve haz duymalar; düşünceler, inançlar, arzular ve
endişeler; renk, koku, ses algıları; kaşıntılar, gıdıklanmalar, sıcak ve
soğuk hissetmeler; beklentiler, hatırlamalar, öfke ve sevinç duymalar;
susuzluk, açlık ve can sıkıntısı hissetmeler gibi zihin hallerini
barındıran zihin dediğimiz “şey” nasıl bir şeydir? Beyin (genel anlamda,
merkezi sinir sistemi) ile zihin dediğimiz şeyin ne gibi bir ilgisi,
ilişkisi var? Çağdaş analitik zihin felsefesinin bazı temel problemleri,
muammaları ve kavramları. Zihin ve Bilinç farklılığı.
Kimdir?

Erdinç Sayan,Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi (Prof.Dr.). Yüksek Lisans derecesini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden, Doktora derecesini Ohio State Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Bilim Felsefesi, Fizik Felsefesi, Epistemoloji, Mantık Felsefesi, Matematik Felsefesi, Zihin Felsefesi, Analitik Metafizik olup bu alanlarda pek çok makalesi bulunmaktadır.

 

İletişim: Ara Boyutlar: 05365783504-05324772545)

(Ara Boyutlar ; 2 yıldır felsefe,bilim,sanat alanlarında,gerek dışarıdan gerek içerden katılan kişilerin sunumlarıyla etkileşimli çalışmalarda bulunan bir düşünce grubudur..)

 

 

 

 

 

.

 
 
 
 
12193833_10153301359807635_2570313713322
12346419_10153347347227635_5286154666481
845_10153379593297635_685063723744621379
11059673_10153018910447635_9159543249159
11295737_10152951508622635_7417473311591
10429852_10152748239487635_1704757631339
942625_10152440714212635_607169766276876

                                 2012-2014
 

Çağdaş Sanatın Sorunsalları-Özgürleşen Seyirci ( 17 Kasım 2012)
Siyasal sanat veya sanatın siyasallığından ne anlamak gerekir? Eleştirel sanat geleneğinin ve hayatı sanatsallaştırma arzusunun neresindeyiz?..Fransız yazar Jacques Ranciere'nin Özgürleşen Seyirci söyleminden yola çıkarak çağdaş sanatın sorunsalları.(Sevgi Çemberci)

Zamanın Daha Kısa Tarihi-1  (5 Nisan 2013 ) (Sevgi Çemberci-Sadık Türksavaş)

 Zamanın Daha Kısa Tarihi-2  (18 Nisan 2013)Özel Görelilik (Sevgi Çemberci)-Eğrilmiş Uzay-Genişleyen Evren-- Kara Delikler-Birleşik Alanlar (Sadık Türksavaş)

 Zamanın Kısa Tarihi-3 (26 Nisan 2013 ) (Sevgi Çemberci-Sadık Türksavaş)
1)Kuvantum Kuramı 2)Max Planck Sabiti 3)Heisenberg Belirsizlik İlkesi 4)Çift Yarık Deneyi


Kütleçekim Kuvantum Kuramı (Genel görelilik ve kuvantumu birleştirebilecek kuram)

İlk Çağ Felsefesi-1 (M.Ö 600-546) (  21 Mayıs 2013 )
1.haftanın konuları: Felsefe açısından mitolojik düşüncenin önemi,Homeros ile Hesiodos ve destanları,kaos, kosmos,kosmogonia kavramlarının anlamları ve kökenleri,Hesiodos’un destanında Kaos’tan Kosmos’a geçiş..
Ayrıca okunması önerilen kitap:Teagonia (Tanrıların Doğuşu)-Hesiodos (Sadık Türksavaş)

 İlk Çağ Felsefesi-2 (M.Ö 600-546) (27 Mayıs 2013 )
2.haftanın konuları:Felsefe açısından bireyselleşmenin önemi,mitolojide bireyselleşmenin önemi,Prometheus ve Zeus’un çatışkısının anlamı ve Homeros'tan okumalar.( Sevgi Çemberci)

İlk Çağ Felsefesi-3 (M.Ö 600-546) (  4 Haziran 2013 )
3.haftanın konuları:1. Tekhe’nin anlamı,Dionysos ve ayinleri,mitolojik öykülerden yola çıkarak Hybris'in anlamı (Daidalos ve oğlı Ikaros,Arakhne),Bireyselleşmenin anlamı..

( Sevgi Çemberci- Sadık Türksavaş)

 

 Mantık Safsataları-1 (6 Ağustos 2013) (Sevgi Çemberci) (Formel bir yanlışlık olmamasına rağmen öncüllerle sonuç arasında kurulan bağ hataları;Argumentum ad Baculum,Argumentum ad misericordiam.

 Mantık Safsataları -2  (13 Ağustos 2013) (Sevgi Çemberci) argumentum ad hominem,non causa pro causa ve devamı

Evrim Teorisi-1 23 Ağustos 2013 :Darwin'in Hayatı,Evrim Kuramı'nın Gelişimi (Sevgi Çemberci-Sadık Türksavaş)

Evrim Teorisi-2 (6 Eylül 2013 )Darwin'den Sonra Kuram'ın Gelişimi ve Bilimin Her Alanına Yayılışı (Sevgi Çemberci-Sadık Türksavaş)

Geçmişten Günümüze Psikoloji Biliminin Öyküsü-1 (Sevgi Çemberci) (1 Ekim 2013)

 Psikolojiinin kuruluşu ve Wilhelm Wundt 2)Yapısalcılık ve Edward Titchener 3) İşlevselcilik ve William James 4))Davranışçılık ve John B. Watson 5) Gestalt Ekolü Psikanaliz 6)Sigmund Freud 7)Hümanistik Psikoloji 8)Bilişsel Yaklaşım 9)Evrimsel Psikoloji

Geçmişten Günümüze Psikoloji Biliminin Öyküsü-2 (Sevgi Çemberci) (7 Ekim 2013)İnsancıl Yaklaşım (Kendini Açığa Vurmak,Yalnızlık,Öz Saygı,Tek Başınalık,Öğrenilmiş Çaresizlik,Kontrol Odağı ve İyilik Hali) Bilişsel Yaklaşım(George kelly'nin Kişisel Yapılar Kuramı,Kişisel YapıSistemleri,Kendilik Şemalar,Olası Kendilikler,Benlik Farklılığı)Psikanalitik Yaklaşım(Carl Jung Ortak Bilinçaltı)

 

Geçmişten Günümüze Psikoloji-3 Biliminin Öyküsü (Sevgi Çemberci) 24 Ekim 2013 George Kelly'nin Kişisel Yapılar Kuramı,Kendilik Şemaları,Olası Kendilikler,Benlik Farklılığı,Aktarım ve Bastırma,Cinsiyet Tipi ve Cinsiyet Farklılıkları,Bilişler ve Depresyon.

 Evrim Teorisi..5 Kasım 2013 Evrim Kuramının Gelişimi,Soy İçi Evrim,Genetik Çeşitlenme.. (Sevgi Çemberci-Sadık Türksavaş)

 Evrim Teorisi.. (28 Kasım 2013)Evrim Tarihinin Zaman Çizelgesi (Sevgi Çemberci),Kitap okumaları:Dinazorların Sessiz Gecesi-Hoimar von Ditfurth (Perihan Akkın Asil)

Mantık Safsataları 4 Aralık 2013 (Formel bir yanlışlık olmamasına rağmen öncüllerle sonuç arasında kurulan bağ hataları;Argumentum ad Baculum,Argumentum ad misericordiam,argumentum ad hominem,non causa pro causa ve devamı (Sevgi Çemberci)

Gözün Evrimsel Serüveni (İrfan Asil) (18 Aralık 2013)600 milyon yıl önce evrimleşmeye başlayan ilk gözsu yapılardan bu yana gözün evrimi.

Felsefe Okumaları-1  (Sevgi Çemberci) (7 Ocak 2013)
Felsefenin neliği ve Mitolojik Düşünme (Homeros,Hesiodos ve destanları),
Yedi Bilgeler,Miletoslular(Thales,Anaksimandros,Anaksimenes)

 

Felsefe Okumaları-2(Sevgi Çemberci) 16 Ocak Perşembe
Antik ve modern dönemde ahlak ve ahlak felsefesi,ahlak ve din,ahlakın temel kavramları,Sokrates'ten başlayarakPlaton,Aristoteles,Hume,Kant'ın etik anlayışları;Siyaset Felsefesi,İnsan doğası,özgürlük,eşitlik,adalet,hukuk,ideoloji,demokrasi gibi bazı kavramlar ve problemlerinin ele alınışı,Platon'tan başlayarak ,Machiavelli,Thomas Hobbes,Locke'n siyaset anlayışları.

Felsefe Okumaları-3 (Sevgi Çemberci)  23 Ocak Perşembe Siyaset Felsefesi,İnsan doğası,özgürlük,
eşitlik,adalet,hukuk,ideoloji,demokrasi gibi bazı kavramlar ve problemlerinin ele alınışı,Platon'tan başlayarak ,Machiavelli,Thomas Hobbes,Locke'n siyaset anlayışlar

 Felsefe Okumaları-4 (Sevgi Çemberci )Toplantımız,27 Şubat 2014

Antik dönemden Herakleitos ve Modern Felsefe (Descartes,Kant,Nietzsche..)

Değer üzerinden Felsefe' konulu sunum ve sohbet. (Ö. Emre Ekşi) (6 Mart 2014)

Akışkanlık','ikililik','boyutluluk' ve 'dengelilik' temelli yaklaşımlar,binlerce yıl öncesinden günümüze,zamanın iğne deliğinden geçen iplikten dokuya

Değer üzerinden Felsefe' konulu sunum ve sohbet. (Ö. Emre Ekşi) (13 Mart 2014)

Geçmişten geleceğe; siyaset,bilimi felsefesi: bilim ve inanç yelpazesinde uluslararası iliskilere dair gelismeler, incelemeler ve yeni kurgu yaklaşımları

 

Bilinç ( Yıldız Akman) 21 Mart Cumartesi

Beyin ve Zihin Ílişkisi,Bilinç ve Bilinçdışı,Duygu ve Bellek..

 

'Bilinç’ konuluTartışmalar (Belkıs Balpınar) ( 3 Nisan Perşembe)

'Son yayınlarda çıkan 'Bilinç’ konuluTartışmalar' temalı sunum için yaralanılan bazı kitapların yazarları:Daniel Dennet,Hoh Searle,Gary Marcus.

LACAN;Psikanaliz,Felsefe ve Sanat (Erkan Ertekin) (24 Nisan Perşembe sa:13) 
Kaos,Fantazi,Yaradılış Mitleri ,Ses ve Bakış,Annenin Arzusu,Tan Kızıllığı,Özne Olmak

 

Tanrı Algısı(Sevgi Çemberci) 30 Nisan 2014

İnsanlık tarihi boyunca insanlar, öngörülemeyen ve çoğu zaman da düzensiz olan dünyaya anlam vermenin yollarını aramışlardır,..'Biz kimiz?','Neden varız?','Hayat neden acılarla doludur?',,'Öldüğümüz zaman ne olur?

 

 Kutsalın Kozmik Açılımı (:Sadık Türksavaş) 5 Haziran 2014

Paleolotik Kutsalın Toposentrik Kökleri,Neolotik Kutsalın antoposentrik Kökleri,Tunç Çağı ve Ana Tanrıçanın Yükselişi,Demir Çağı ve Kahramanın Yükselişi,Kahramanın İçyüzü
 

Bodrum Yarımadası'nda Lelegler (Cüneyt Karaloğlu) 4 Temmuz 2014

Kimdir bu Lelegler? Bu konuda kesin hiçbir bilgi yoktur. Pek az küçük buluntu, pek az yazıt (Karya lisanında),bilgi ve efsane.. Onlara ilk kez Homeros'ta rastlıyoruz..

bottom of page